Çeyrek karpuz ve aidiyeti aynı cümle içinde kullanabileceğin bir mahalledir Kurtuluş.
Aidiyet. İnsanların yaşadığı semtle ilişkili olma durumu. Bu yazı için.
Gürültülü semttir, canlıdır. Mesela Baruthane’den geçen her araba kendi başına bir disko olabilecek müzik dinleme kapasitesine sahiptir. Hayat sokakta akar, çocuk oynamasa da dükkanların önünde oturur esnaf, çay içer, sigara tüttürür, gelenle geçenle laflaşır. Konu komşu birbirini tanır, manavda kasapta karşılaşıp sohbet edenimiz çoktur.
Kurtuluş’ta yaşama sanatı ikiye ayrılır. İkincisi her gördüğüne laf ederek, burun bükerek, eskiden böylemiydi diyerek bir türlü mutlu olamamak ama bu mahalleden de kurtulamamak.
Birincisi de benim gibi kök salmıştır, gönül bağı vardır. Kurtuluş’a kendini teslim etmiştir, eskinin, İstanbul’un, adetlerin, komşuluğun içine atmıştır kendini. Kendini mahalleye teslim etmiştir. Seveni başka mahallede oturmaz, Kurtuluş damarlarına işler.
Sabah metroya yürürken hem selam verir, iyi işler diler, selam alırsın. Çıraklar dükkanlara mal taşıyordur. Manav, kasap, kuaför/berber nüfusu en yüksek mahalledir Kurtuluş. Şarküteri ve meze dükkanları takip eder.
Yemek üzerinden anlaştığımız, birbirimize bağlı olduğumuz, eskiyi ve yeniyi beraber algılayabildiğimiz mahalledir.
Boğazına en düşkün mahalledir burası. Yemek pişer bu mahallede. Meze dükkanlarından öğlene doğru köz patlıcan kokusu yayılır. Her dükkanın bir müdavimi olduğu gibi, her dükkanında tercih edilen mezeleri vardır. Alışkanlıkları vardır mahallenin.
Mezecilere gidip fümelenmiş balık alacaksanız saçı briyantinli usta sorar, “Hazırlayayım mı efendim?” lütfen, dersiniz. Lakerda mı alacaksınız, o zaman da balıkçınıza uğrarsınız, bir takoz gözünüze kestirirsiniz, ustanın hazırlamasını seyredersiniz, o keskin bıçağının yağ gibi kaymasını seyretmek ayrı keyiftir. Ustalıkların değeri vardır mahallede. Usta vardır.
Peyniri mi beğenmedin, fazla mı tuz salmış, nazın geçen bir dükkandaysan, ki zaten mahallede şükür nazımın geçmediği yer yok, yeni bir teneke açar usta sana. Füme dil mi alacaksın, dilin arka tarafını seviyorsan, ona göre dilimlenir, ne kadar kalın istiyorsan. Dil de zaten yılların fümecisinden alınmıştır, mahallede iyi esnaf kendi beğenmediği şeyi zaten tezgahına koymaz.
Sipariş ettiğin doğum günü pastan mı var, ertesi gün pastahanenin sahibine beğenip beğenmediğini söylemelisin, zira merak eder, içine dert olur. Kasabına uğrarsın, Tuba hanım etler bugün geldi, sen bugün et alma der, eli boş çıkarır seni, üzülmezsin.
Manavını ararsın senlik bugün yeşillik yok der, ya da yabani semizotu aldım kendime, yarısını sana vereyim der, domatesler çok güzel veya yok Deniz’e göre değil bu salatalık der. Bir çeyrek karpuz istersin bazen, en güzelini seçer sana ve çeyrek kesip hazırlar. Hatta, dolapta var yeni kestim vereyim mi der…
Tüm mahallenin, mahalledeki esnafa yettiği, iyi esnafın yıllar yılı işine devam edebildiği yerdir. Dedikodu da yaparız elbet, biliriz yeni açılan dükkanların tutup tutmayacağını, sattığı ürün elbet önemlidir ama esnafa bir tepeden baksın, mahallede dışlanıverir, ne olduğunu anlamadan da bir de bakmışsın kapatmış gitmiş dükkanını, o kadar yaptığı yatırımı kolunun altına sıkıştırıp. Hem kucaklayıcıdır hem de kendi sınırını çizer.
Kahveni hangi bardakta içtiğini bilen mahalle kahvemiz, bir dükkan olmaktan ötedir artık, arkadaşındır, bir nefes almaya, iki muhabbet etmeye de uğrarsın, akşamüstü soğuk biranı yudumlamaya da.
Mahallede seviliyorsan, esnafın onayını aldıysan yanımda para yol diye üzülmezsin, kimse peşine düşmez, sen de zaten varsa hemen borcunu ödersin, esnaf unutur, sen unutmazsın. Atışırsın bazen, ama dargınlık olmaz, unutulur gider. Büyük bir aile gibidir bazen Kurtuluş, dedim ya sesi yüksek.
İşkembeci kedisi kaldırımda uyurken, gelen geçen rahatsız ediyor diye kedinin önüne “Uyuyorum, rahatsız etmeyin” diye tabela koyar, kedi nerede uyursa o tabela onun yanında yer bulur. Mahallemizin delileri de meşhurdur. Tanırız onları, hem onlar kendini belli eden delilerdir, kendini belli etmeyenden kork.
Kurtuluş, Pangaltı, Baruthane üçlemesi üzerinden döner mahallede yaşam. Eski İstanbul yeni İstanbul ile tanışır. Bir zamanlar Rumca, Ermenice, İstanbul Türkçesi konuşulan sokaklarda yeni diller de duyulur, Kurtuluş birçok milletin evi olmuştur.
Ütopik bir resim çizdim sandınız ama hayat sen ne görmek istersen onu gösterir sana.
Bu yazıyı yazmama imkan sağlayan, Kurtuluş’u evim yapan, tüm bahsi geçen esnafıma teşekkür borç bilirim. Bilirim, mahallemde sırtım yere gelmez.
Bu yazı 21.07.2018 tarihinde Cumhuriyet Gazatesi’nde yayınlanmıştır.