Bergama Göbeller köyü, Emel Hanım’ın mutfağı. Değiş Tokuş Mutfak Atölyesi çekimi için misafiriz. Emel Hanım, kızı, torunu, annesi, köydeki birkaç kadın daha oradalar. Çekim diye herkes meraklı, büyük ekip, değişik insanlar, kameralar, onlar ne kadar sessiz, çekim ekibi o kadar yüksek.
Ne yapacağız, niye buradayız… Yörenin yemeklerini kayıt altına alabilmek için Güzel İşler Derneği tarafından başlatılan çok değerli bir proje bu. Arçelik sponsor olmuş ve Bergama Belediyesi de yardımını ve desteğini esirgemiyor.
Emel Hanım’ın eşi gidiyor geliyor çay getiriyor, nefis adaçayı ve kekikli çaylar demliyor bize. Ailecek köy kahvesini işletiyorlar. Emel Hanım’ın kızı eşinden boşanmış, kızını annesinin evinde büyütüyor, dışarıdan lise okuyor. Üç kuşak aynı evdeler.
Çekime başlayacağız tam, yağmur bastırıyor, çekim bahçedeki kuzinenin önünde planlandığı için biz de etrafı naylon ile çevrelenmiş bir kış bahçesine oturuyoruz. Bu zaman bize kadınlar ile sohbet imkanı veriyor. Projede çalışanların çoğu kadın ve çalışan kadın olunca köyün kadınlarının ne iş yaptığını ve nasıl geçindiklerini soruyoruz.
Köy, Kozak Yaylası’nda. Bergama Kozak Çam Fıstığı, coğrafi işaretli ürünlerimizden. Etraftaki köylerin kadınları da fıstık ayıklama işinde çalışıyor, günde 25 TL kazanıyorlar. Sigortalı değiller tabii ki.
Sohbet ettiğimiz kadınlardan biri, “Fıstık topluyorum ama alıp yiyemiyorum, çok pahalı.” diyor, Bergama’da fıstığın kilosu yaklaşık 300 lira, İstanbul’da ise 400 civarlarInda satılıyor.
Göbelli Köyü’nün kadınlarının bir diğer geçim kaynağı da gelen turistlere evlerinde verdikleri öğle yemeği. turistelerin en sevdiği şeydir, bir ailenin yanında evde pişmiş yemek yemek. Yaklaşık 5 çeşit ev yemeği yapıyorlar, misler gibi. Dolmalar, sarmalar, etler, tatlılar, minimum 60 lira kazanmaları gerekir diye düşünürken, cebe giren para kişi başı 24 lira olduğunu öğreniyoruz.
Bu yemekten esas ekmek yiyenler ise aracılar, o turistleri köyün evlerine getiren turizm şirketi ve sanırım bir aracı daha. Turist olduğu zaman, Göbelli Köyü’nde 30 hane bu işi yapıyor. Bergama’da bir turizm şirketi getiriyor turistleri köye ve kişi sayılarına göre eve bölünüyorlar. 4 – 5 kişi bir eve, 30 turist olsa 6 hanede yemek yiyorlar örneğin.
24 liraya itiraz etseniz ya diyorum, birlik olamıyor musunuz, “Yok!” diyor Emel Hanım, “Ben etsem öbürü etmez, benden de iş gider.” diyor Emel Hanım. “Burada birlik yok!”
Bergama’nın bir köyünde bile kadınlar birlik olmuyorsa, herkesin işine yarayacak bir çözüm üretip, direnip, haklarını aramıyorsa… Nasıl olacak bu işler?
İş yapanın üzerinden para kazanarak, işi yapana hakkını vermeyen, kapitalist, nasılsa köylüdür, bu ona yeter diye düşünen sömürü dolu iş modeli. Alan memnun satan memnun distopyasından kurtuluş yok.
Bana en çok dokunan da; birlik yok burada demesi Emel Hanım’ın. O güzelim meşe ağacının köy meydanını süslediği, kahvenin bahçesindeki ağaçların altında huzur bulduğum o Ege köyü de demek ki kalbinde ayrı düşmüş, birbirine…