En sevdiğim şey bir şeyler tatmak olabilir. Bu peynir olur, zeytinyağı olur, ekmek olur, baharat olur, su olur, her şey olur. Şarap ise, en alası olur. Bir üzümün şişeye yolculuğunu büyüleyici bulurum. Türlü türlü üzümün değişik terruarlarda yetişmesi ve işlenmesini, her şişenin farklı olması, yıllar içinde o şişede hayatına devam edip sonra bizim hayatımızı renklendirmesi ve bizi şaşırtmasını da.
Her türlü içki pazarlamasının yasak olduğu, üreticinin nihai tüketiciye ulaşmakta, yeni ürünlerini anlatmakta, heyecanını paylaşmakta zorlandığı bir ülke olduğumuza göre, ya bütün şişeleri alıp tek tek tadacağız, ya da bu buluşmayı bizim için organize eden Taner ve Ayça’ya teşekkür edip, onları desteklemeye devam edeceğiz.
Taner (Öğütoğlu) ile sektörden yıllardır tanışıyoruz. Uzun yıllardır şarap ile ilgili organizasyonlar düzenliyor. Bildiğiniz bir iki tanesi; European Wine Bloggers Conference 2012 yılında İzmir’de çok ses getirmişti. Ondan önce 2011 yılında ise Londra’da bir günlük bir tadım ve panel organizasyonu düzenliyor, Vinopolis’de. Konuşmacı olarak Patrick Edward McGovern üzümün tarihini, José Vouillamoz, Türkiye’de üzüm çeşitliliğini, Jancis Robinson ise modern Türk şarapçılığını anlatmış. 5 yerli üzüm tadımı yapılmış, Emir, Narince, Kalecik Karası, Öküzgözü, Boğazkere. 12 yerli üreticini katıldığı, Londra’daki organizasyon Türk şarap ve üzümleri için önemli bir basamak olmuş.
Sommeliers’ Selection Türkiye’yi düzenlemeyi Taner’e bir arkadaşı önermiş. Neden İstanbul’da yapmıyorsun demiş, kimse o arkadaşı, Taner ismini söylemedi, iyi ki Taner’e bu fikrini söylemiş, iyi ki de Taner de bu işe soyunmuş.
Bu sene 35-40 üretici arasında katılım var, Taner ile konuştuğumuz gün 36 üreticinin katılımı kesinleşmişti. Şarap üreticileri, seçtikleri etiket başına belirlenmiş bir bedel ödüyor ve maksimum 10 etiket ile katılabiliyorlar. Şarabını kolunun altına sıkıştırıp geliyor, organizasyon her şeyi onlara sağlıyor, en önemlisi şaraplarının adil bir ortamda tadılmasını.
Somms Selection çok eski değil, 24-25 Kasım’da 5.cisi düzenlenecek. Challenging Master Class’ın ise 3. seferi, Master Sommelier’ler ise, İsa Bal ve Matt Wilkin.
Şarapların markasına göre değil, üzümüne göre, rengine göre sıralandığı bir tadım bu. Üzüm üzerinden yapılan yerleştirme ve tadım imkanları ise tüm üreticilere eşitlik sağlıyor. Üreticiler hem diğer firmalar ne yapmış görüp tadıyor, hem aralarında bir sinerji oluyor, hem de her stantta olamadıkları için şaraplar kendi kendilerini anlatıyorlar. Hangi üretici varsa stantta o servis ediyor, kimse yoksa sen alıp tadıyorsun.
Hayal etmediğin şeyler olabilir bu etkinliklerde…
“İlk sene Edrine Papazkarası’nı çok sevmişti İsa, aldı Londra’ya götürdü” diyor. İsa’yı görünce soracağım ne oldu sonra diye.
24-25 Kasım’da The Marmara Taksim’de düzenlenecek Sommeliers’ Selection ve CMC için ben gene heyecanlıyım, neler tadacağım, ne sürprizler çıkacak bakalım. Aynı zamanda benim için üreticileri görüp sohbet edebildiğim bir organizasyon.
Walk Around Tasting, büyük salonda düzenleniyor ve tüm gün bütün şarapları tadımlama imkanı veriyor size. Köpüklülerden beyazlara, rozelerden kırmızılara göre düzenlenen şaraplar tadım ortamını ideal kılıyor. CMC ise Master Sommelier ile kör tadım yapma ve şarapları puanlama imkanı veriyor. En iyi Türk şaraplarının arasından seçilen 15 etiketin kör tadımı katılımcılar ile birlikte yapılıyor ve tadım esnasında MS’ler teknik açıklamalarda bulunuyorlar.
Workshop’lar zaten doldu dolacak. Fuaye alanında ise severleri ile buluşacak kitap ve gıda firmaları ürünlerini beğeniye sunuyorlar. Geçen sene Homer Kitabevi, Salted, Kürşat, GaraGuzu hatırladıklarım arasında.
Kendimiz yazar kendimiz okur, kendimiz yapar kendimiz tadardan bir tık ileriye gitmek için mobilet’ten bilet satılıyor bu sefer. Benim fikrim, hem üreticilerin hem de biz şarap severlerin destek vermesi gereken bir organizasyon bu.
Güzel bir sinerjinin oluştuğu iki dolu gün. Tadım son derece sübjektif bir iş. Ben de kendi tadım notlarımı yazmaya devam edeceğim 24 ve 25 Kasım’da.
Sommeliers’ Selection Türkiye: @sommsturkiye